1. Haberler
  2. RÖPORTAJ
  3. BORNOVA BÜYÜK ÇARŞI ESNAF SOHBETLERİ-12

BORNOVA BÜYÜK ÇARŞI ESNAF SOHBETLERİ-12

Bugünkü konuğumuz Ömer Yaşan. Babası “Tenekeci Sami” olarak bilinen bir ustanın oğlu. 1968 yılında açılan dükkânlarında bir ömür geçirilmiş. Onun ağzından hem geçmişin Çarşı’sını hem de bugünün yalnız ve yorgun esnafını dinleyeceğiz.

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Geçmiş Zaman Olur Ki!

 “Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer…”
Bornova Büyük Çarşı, sadece bir alışveriş noktası değil, aynı zamanda geçmişin izlerini taşıyan, zanaatın, emeğin ve mahalle kültürünün yaşadığı bir bellek mekânı. Burada her dükkân bir hikâye, her sokak bir anı barındırır. Bu yazı dizimizde; dükkânını babasından devralmış, çarşıyı yaşamış ve yaşatmaya çalışan esnafların sesi olmaya çalışıyoruz. Bugünkü konuğumuz Ömer Yaşan. Babası “Tenekeci Sami” olarak bilinen bir ustanın oğlu. 1968 yılında açılan dükkânlarında bir ömür geçirilmiş. Onun ağzından hem geçmişin Çarşı’sını hem de bugünün yalnız ve yorgun esnafını dinleyeceğiz.

“Babam Tenekeci Sami Yaşan, 1959 senesinde Bornova Büyük Çarşı’da esnaflığa başlamış. Tenekeci ustasıydı. Çarşı, onu ‘Tenekeci Sami’ olarak bilir, tanır. 1968 yılında — yani benim doğduğum yıl — bu dükkânı açtı. Nalburiye olarak başladık. Boya, tesisat, çivi, kilit gibi yapı malzemeleri satıyordu. Ben daha 9 yaşındayken babamın yanında çıraklık yapmaya başladım. Okuldan çıkar çıkmaz soluğu çarşıda alırdım. Askerlik sonrası ise tamamen bu işin içinde oldum.
2008 yılında babamı kaybettikten sonra dükkânı tamamen devraldım. Tesisatçılık yaparak mesleğimi sürdürüyorum’’

Ömer Yaşan, geçmişi hatırlarken gözleri uzaklara dalıyor.
“Benim çocukluğumda esnaflık çok kıymetliydi. Herkes birbirini tanır, sahip çıkardı. Evden çarşıya  herkesle selamlaşır, hâl hatır sorarak gelirdim. Çarşının arka sokaklarında nalbantlar, semerciler, demirciler, yemciler vardı. Şimdi bu meslekleri çocuklara anlatsak, yüzümüze boş boş bakarlar. Zanaatın kendisi unutuldu.”

Büyük yapı marketlerin artması, bu gibi küçük ve köklü dükkânların işini oldukça zorlaştırmış.
“Biz artık büyük marketlerle yarışamıyoruz. Bu yüzden bizim dönemimiz kapanıyor. Ben ve birkaç esnaf hâlâ Bornova Büyük Çarşı’nın güven veren çatısı altında tutunmaya çalışıyoruz.”

Peki çarşının atmosferi yine de bir canlılık taşımıyor mu?

“Esnaflık artık gelecek vaat etmiyor maalesef. Kârımız yok. Ben babamın çırağı olarak yetiştim, bu zamana kadar geldim ama oğlumun benden sonra bu mesleği sürdürebilme ihtimali yok. Bu yüzden de okuyup meslek sahibi olması için destekliyorum. Oğlum şu an İstanbul Teknik Üniversitesi Konservatuvarı Halk Oyunları Bölümü’nde okuyor.”

Sohbetimiz ilerledikçe konu dönüp dolaşıp çarşının geçmişine geliyor.
“Çarşımız eskiden bu kadar dar bir alan değildi. Caminin cadde kısmında yorgancılar vardı. Her yıkılan dükkân, her yıkılan ev bir zanaatın da kaybolmasına sebep oldu. Şimdi bu civarda birkaç yorgancı kaldı ama onlar da el dikimi yorgan yapmıyor artık. Hazır yorgan ya da elyaf yatak satıyorlar. Çarşımızda şu anda 108 dükkân var ama babadan ya da dededen kalan dükkân sayısı çok az. Yeni açılanlar da dayanamıyor, sürekli el değiştiriyor. Biz burada, eskinin izini süren bir avuç kişiyiz ve ne çarşımızı ne de zanaatımızı gerektiği gibi sürdürebiliyoruz.”

Zaman zaman yapılan yenileme çalışmalarına da değiniyor:

“Birçok kez çarşımıza yenileme çalışmaları yapıldı ama her dokunuşta çarşının tarihi dokusu biraz daha bozuldu. Çoğu esnaf dükkanlarının tadilatına da izin vermedi. Mesela çarşıya girdiğinizde ‘Mavi Köşe’ diye anılan bir bakkal vardı. İki sokağın kesiştiği noktadaydı. Köşesi de tam köşe gibi değil, gotik tarzda geliyordu. Mavi bir dolap içinde kara fırından yeni çıkmış ekmekler satılırdı. Artık orada bir bakkal yok ama hâlâ o yer ‘Mavi Köşe’ olarak bilinir.”

Ömer Yaşan’ın anlattığı bir anı ise çarşının ne kadar tanıtılamadığını ortaya koyuyor:
“Bir gün bir müşteri geldi. On yılı aşkındır Bornova Evka 3’te yaşadığını ama çarşıya ilk kez geldiğini söyledi. Hatta böyle bir yerin varlığından haberdar olmadığını anlattı. Yüzündeki şaşkınlık ifadesi hâlâ gözümün önünde. Etrafına bakınıp ‘Geçmişi ve geleceği iç içe barındıran bir yer var dibimizde ve biz bunu bilmiyoruz,’ dedi. Bu da hem yerel yönetimlerin hem de biz Bornovalıların duyarsızlığı demek ki…”

Ömer Yaşan’ın sözleri, Bornova Büyük Çarşı’nın yalnızca taş bina ve tabelalardan ibaret olmadığını, burada geçmişten bugüne taşınan bir ruhun, kaybolmakta olan bir zanaatın izlerini taşıdığını gösteriyor. Oğlu artık başka bir şehirde, başka bir mesleğin peşinde. Çünkü bu meslek, bu sokaklar, bu zanaat gençlere gelecek vaat etmiyor artık.
Mavi Köşe’nin artık mavi dolabı yok belki ama anısı hâlâ çarşının duvarlarına sinmiş. İşte bu yazı da unutulmaya yüz tutmuş esnafları ve mekânları hatırlatmak, görünmeyeni görünür kılmak için bir çaba. Çünkü geçmişi olmayanın geleceği de olmuyor. Bornova Büyük Çarşı’yı yaşatmak, sadece esnafların değil, hepimizin sorumluluğu…

BORNOVA BÜYÜK ÇARŞI ESNAF SOHBETLERİ-12
Yorum Yap
Bizi Takip Edin
Bize Katılın