Kitapların dünyasında kendini bulan, satırlarda hayatı arayan bir okuyucu. Gözlemlerini ve duygularını paylaşarak kelimelere can vermeyi seviyor. Her kitapta yeni bir pencere, her hikâyede bir parça kendinden iz bulmayı amaçlıyor.
Uyuyunca Geçmeyen Şeyler Var – Cihad Kök
Uzun zamandır bu kadar özel bir kitap okuduğumu hatırlamıyorum. Cihad Kök’ün Uyuyunca Geçmeyen Şeyler Var adlı eseri, hayatın ta kendisini sayfalarına taşıyan nadir kitaplardan biri. İçinde hayata, insana, yalnızlığa ve beklenmedik yüzleşmelere dair her şeyi bulmak mümkün.
Kitabın başkahramanı Tufan; 32 yaşında, hayattan beklentisi kalmamış, içine kapanmış bir mimar. Bizi, gündelik hayatın tekdüzeliği içinde kaybolmuş ruhuna ortak ediyor. Düşüncelerine davet ediyor, duygularına yaklaştırıyor. Görüp de görmezden geldiğimiz ne varsa, onun iç dünyasında yankı buluyor. Zamanla, sadece bir roman kahramanı olmaktan çıkıp dostumuz, dert ortağımız haline geliyor.
Tufan, kimi zaman bir kişisel gelişimci gibi yol gösterici; kimi zaman hayatın içinden sıradan ama çok şey anlatan bir figür. Küçük bir kedide, saksıdaki bir kaktüste, bir ressamın tablosunda ya da bir bilim insanının hayatında anlam bulan biri… İnsanlardan neden uzaklaştığını, hangi kırılmalarla bu noktaya geldiğini yalın ama sarsıcı bir dille anlatıyor. Modern insanın bencilleştiğini, sevgisizliğin ve hoyratlığın sıradanlaştığını gözler önüne seriyor.
Anlatım öyle içten ve sade ki, sanki bir kapının ardından kendi kendine konuşan bir adamı dinliyor, onunla birlikte gözyaşı döküyor gibi hissediyorsunuz. Tufan, “Erkekler ağlamaz.” klişesine adeta rest çekiyor. Küçük bir çiçeğin anlamını, kedilerin sıcaklığını, Van Gogh’un yalnızlığını, Galileo’nun arayışını anlatırken insanı insana yaklaştırıyor. Kitabın sonlarına doğru, hastane odasında tanıştığı yaşlı adamla yaptığı konuşmalar ise Victor Hugo’nun Bir İdam Mahkumunun Son Günü eserini hatırlatıyor.
Bu kitap, yalnızca okunmuyor; hissediliyor, yaşanıyor. Sayfaları hızla çevirmek yerine durup düşünmenize, içinize dönmenize neden oluyor. Beni de böyle etkiledi. Kitabı okurken sık sık insanların olmadığı, sadece doğa ve hayvanların olduğu bir dünya hayal ettim. Ölümün sessizce kapımı çaldığını ve elim kolum bağlı bir şekilde bekleyişimi düşündüm. Savaşların olmadığı, çocukların ölmediği bir dünya mümkün mü, diye sordum kendime.
Sevgili Cihad Kök, bu kadar içten, bu kadar yalın ama bir o kadar derin bir eserle bizi buluşturduğun için teşekkür ederim. Bu kitap, herkesin kitaplığında bulunması gereken gerçek bir başucu eseri.
Kesinlikle tavsiye ederim.
Kitaptan dikkat çeken bazı alıntılar:
“Hayat işte, düşlediğin her şey gerçekleşmiyor… Ama yine de insanın canı istiyor.”
“Peki, sence ben başka gezegenden olabilir miyim?”
“O, onu yapmaz.” dediğim insanların bal gibi yaptıklarını gördüm.
“Güvendiğim dağlara yağan karı da, yarı yolda bırakıp gidenleri de gördüm.”
“Yanındayım.” diyenlerin yüzüstü bırakışlarını da…
“Uyuyunca geçmeyen şeyler var ve maalesef uyku her zaman işe yaramıyor.”
“İnsan işte… Her şeyin önemini kaybedince anlıyorsun. Meğer küçük mutluluklar ne kadar da büyük şeylermiş.”
Uyuyunca Geçmeyen Şeyler Var: Bir Kitaptan Fazlası
