Buket Işıkdoğan Köse
  1. Haberler
  2. KURBAN OLURUM BU BAYRAMA!

KURBAN OLURUM BU BAYRAMA!

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir kelimenin halkın yüreğinde nasıl yuvalandığının hikâyesi…

“Canım sana kurban olsun!”
“Anaya kurban ol, babaya kurban ol!”
“Kurban olduğum Allah…”

Bu topraklarda “kurban” sadece bir ibadet değil, sevdanın, bağlılığın, fedakârlığın ve duaların iç içe geçtiği bir kelimedir. Anaların, ninelerin dilinden düşmez. Sevdiğine seslenirken de vatana bağlılığını haykırırken de “kurban” dersin. Çünkü bizde kurban olmak, yok olmaktan değil; değer verdiğine adanmışlıktan gelir.

Şimdi önümüzde bir Kurban Bayramı var. Kimimiz sevdiklerimizin elini öpecek, kimimiz mezarlarına dua edecek. Kimimiz bir sofranın bereketine ortak olacak, kimimiz bir tebessümle yetinecek. Ama hepimiz, bir şekilde “kurban” kelimesinin içini yeniden dolduracağız. Hem dini anlamıyla hem de kültürel çağrışımıyla…

Kurban Olmak: Fedakârlığın Dili

“Kurban” kelimesi halk arasında öyle yerlere yerleşmiştir ki, bazen bir sevgi itirafıdır, bazen bir beddua kadar keskindir, bazen de içten bir dua gibi yükselir dudaklardan. “Kurban olurum gözyaşına”, “Kurban olayım yapma” gibi sözler, sadece dilin değil, duygunun da halk tabakasına nasıl sindiğini gösterir.

Dede Korkut hikâyelerinde, halk türkü ve manilerinde, hatta günlük sohbetlerde bile “kurban” kelimesi bir armağan gibidir. Çünkü Anadolu insanı için kurban, sevdiğini yüceltmek, ona olan sadakatini göstermek için seçilmiş en güçlü kelimelerden biridir.

Ve işte bu kelimenin hem kalpte hem dilde bu kadar güçlü yer etmesi, Kurban Bayramı’na da bambaşka bir derinlik katmaktadır.

Kurban Bayramı sadece et dağıtılan bir gün değildir; gönlünü, vaktini, halini bölüştüğün bir zaman dilimidir. Komşunun kapısını çalmaktır. Bayramlık giyemeyen çocuğun başını okşamaktır. Küslerin barıştığı, uzaktakilerin hatırlandığı bir bayramdır.

Her kurban, bir nefs muhasebesidir. Sahip olduklarının şükrünü eda edebilmek için bir fırsattır. Maldan vazgeçebilmenin, paylaşabilmenin ve beni bize dönüştürebilmenin bayramıdır.

Ve ne zaman “kurban olurum sana” desek; aslında bir parçayı vermeye, adanmışlığa ve sevgiyle bütünleşmeye niyet etmişizdir. Kurban Bayramı da tam olarak bunu hatırlatır: Neyi sevdin, neyi feda ettin ve neyi paylaştın?

Kınalı Koç, Kınalı Evlat

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Şerife Nine uyanır. Elini yüzünü yıkar, dua eder. Bir tabak içine kına koyar, biraz suyla ezer, yoğurur. Oğlu Hasan, geçen ay askere gitmiştir. Giderken parmağına ince bir kına yakmıştı annesi. “Bu vatan için kınalı kuzum,” demişti, gözleri yaşlı. Bugün ise evin avlusundaki kurbanlık koçun başına yakar aynı kınayı. “Bu da Allah rızası için,” der, usulca alnına sürer.

Kınanın rengi aynı. Dualar farklı ama niyet birdir: Bir şeyden vazgeçmek, hayırlısı için adamak. O an Şerife Nine bilir ki, ne kına boşa yakılır bu topraklarda, ne de dua göğe çıkmadan yarım kalır.

Bu bayram, kelimelerin ötesine geçsin.
Bir tebessüm kadar sıcak, bir el kadar yakın olsun.
Bu bayram, bize kimsenin kimseye kurban olmadan; gönüllü bir dayanışmayla, sevgiyle ve anlayışla bir arada yaşamanın mümkün olduğunu hatırlatsın.

Herkesin Kurban Bayramı mübarek olsun.
Dargınlıklar bitsin, sofralar birleşsin, dualar göğe değsin.

KURBAN OLURUM BU BAYRAMA!
Yorum Yap
Bizi Takip Edin
Bize Katılın